Araştırmanın 2014 yılı verileri incelendiğinde ilk dikkat çeken sonuçlardan biri, İSO 500’ün 2014’te yarattığı katma değerin, hem sanayi katma değeri hem de GSYH içerisindeki payının 2013’e kıyasla gerilemiş olmasıdır. Bir diğer önemli gösterge ise Türkiye genelinin aksine İSO 500’ün ihracatının azalmış olması. 2014’te Türkiye’nin ihracatı yüzde 3.8 artarken İSO 500’ün ihracatında yüzde 3.1’lik gerileme söz konusu.
1950’li yıllardan başlayarak Ülkemizin kalkınmasını ve vatandaşların refah düzeylerinin yükseltilmesini ilişkilendirdiğimiz sanayileşme kavramını son yıllarda neredeyse gündem dışına ittik. Sanayi sektörünü ve yatırımlarını hatırlamanın ve önemsemenin zamanıdır. İleri teknoloji, bilim ve AR-GE kaldıracıyla yükselecek bir sanayi anlayışı bizim derdimize deva olacaktır. Bir başka deyişle Türkiye’nin yeni bir büyüme hikayesine ihtiyaç duyduğunu, bu bağlamda ülkemiz sanayisinin yüksek katma değer ve teknoloji üretken odaklı bir dönüşümden geçmesi gerektiği açıktır.
Hatırlanacağı üzere Türkiye Sanayi Strateji Belgesi ve Lonca Sanayi Web Portalı 13 Mayıs 2015 tarihinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı’nın katılımıyla kamuoyu ile paylaşıldı. 2015 – 2018 Türkiye Sanayi Strateji vizyonunun “Orta yüksek ve yüksek teknoloji ürünlerde Afro- Avrasya’nın tasarım ve üretim üssü olmak şeklinde belirlendiği ifade edildi. Temel eksen olarak da yerli, yenilikçi ve yeşil üretimin esas alındığının altı çizildi.
Mevcut Sanayi sektörümüzün durumunu ve ülke ekonomisine katkısını, yurtdışı pazarlarda rekabet ettiğimiz birkaç ülke sanayisi ile kıyaslamakta yarar görüyorum;
% %
ÜLKELER İstihdamdaki payı GSYH’deki payı
- Güney Kore 17 39
- Endonezya 21 47
- Rusya 28 37
- Brezilya 22 28
- Türkiye 27 28
Kaynak: Rakamlarla Dünya Cep Rehberi 2014
Bu tablonun değerlendirilmesinden ülkemizde daha çok istihdam ile daha az katma değer üretildiği, rekabet gücümüzün de bu ölçüde zayıf olduğu gerçeğine ulaşıyoruz. Nitekim 2003 – 2014 yılları arasında düşük ve orta düşük teknolojili ürünlerde 90 milyar dolar dış ticaret fazlası verilirken, yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünlerde 438 milyar dolar dış ticaret açığı verildiği belirtilmektedir.
Sanayimizin bu yapısı ekonomiyi de olumsuz etkilemekte, sürekli dışarıdan sermaye ve teknoloji ithalatıyla nefes alınmaya çalışılmaktadır. Güncel Politikalarda artık somut hedeflere odaklanmanın zamanı gelip geçmektedir.
Pek çok ülke ulusal stratejilerinde sektör odaklı bir yaklaşım benimsemiştir. Seçilen sektörlerde ya doğrudan ( teşvik, öz kaynak finansmanı vb. ) veya dolaylı ( vergi teşvikleri vb.) finansman araçlarını birleştirerek sektörler desteklenmektedir. Örneğin Fransa katma değer ve istihdam anlamında önemli potansiyele sahip elektrikli uçaklar, dijital hastaneler, e- eğitim, yeşil arabalar, büyük veriler, robotlar, siber güvenlik girişimlerini desteklerken
Hollanda’da öncelikli sektörler olarak su, gıda, tarım, ileri teknoloji, hayat bilimleri, kimya, enerji, Lojistik ve yaratıcı sanayiler olarak belirlenmiştir.
Sosyal ve ekonomik kalkınma amacıyla öncelikli sektörler kanalıyla çeşitlendirilmiş sanayinin teşvik edilmesinde büyüme, İnovasyon ve Verimlilik temel öğeler olarak korunmalıdır. Ülkemiz Sanayi Sektörünün dış pazarlarda sürdürülebilir rekabetçi üstünlüğü kazanmasının tek yolu kendi teknolojisini üretmesidir. Günümüzde ki teknoloji transferiyle sürdürülebilir olmak mümkün değildir.
Sözün özü; Bugün Sanayi Sektörünü ve yatırımlarını önemsemenin zamanıdır. Geleneksel anlayış; teknoloji transferi ve ucuz işgücü ile rekabet üstünlüğü günleri artık gerilerde kalmıştır. Kamu liderliğinde öncelikli sektörler belirlenmeli, özel girişimciye uzun vadeli destekler ile teknoloji üretmeye olanak sağlanmalıdır. Bu arada TUBİTAK’ın Teknoloji Transfer ofisleri Destek Programlarının ortaya koyduğu sonuçları verimlilik açısından irdelemenin zamanıdır diye de düşünüyorum.
0 YORUM