Ocak ayında yurt dışına ihraç ettiği makinelerin miktarı geçtiğimiz yıla göre yüzde 0,4 artan Türkiye’nin makine ihracat gelirleri yüzde 3,8 arttı. 1,4 milyar dolar makine ihraç ettiği Ocak ayında ana pazarlarının büyük bölümünde pozitife geçmeyi başaran Türk makine sektörü, sadece ABD ve Rusya'da kısmi daralmalar yaşadı.
Kış aylarında alınan tedbirlerin ve aşı faaliyetlerinin çok yakında küresel bir canlanmayı beraberinde getirmesini beklediklerini ifade eden Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu şunları söyledi.
“Satın alma gücü yüksek ülkelerden başlayarak, pandemi sürecinde ertelenen tüketim ihtiyaçlarının hızla giderilmesi için bahar aylarında talebin güçleneceği kanısı hâkim hale geldi. Bu durumun yatırım veya tüketim malı üreten tüm sektörlere doğrudan etkisi olacaktır. Geçtiğimiz yıl Ocak ayında yüzde 7 artış sağlamıştık, bu yıl Ocak ayını yüzde 3,8 artışla kapadık. Kısacası biz bu artışı baz etkisi olmaksızın sağladık. Karantinanın tekrar gündeme gelmeyeceği, tedarik ve müşteri tarafında da geçen yıla benzer kapanmaların olmayacağı inancıyla bu yıl 20 milyar dolar makine ihracatı yapmayı hedefliyoruz. Sektörün dijital dönüşümde hamleler yaparak değerlendirdiği bu sıkıntılı dönemin sonunda, nihayet dikkatimizi AB’nin yeni yeşil-dijital sanayi dönüşümüne uygun iş modelleri ve tekniklerinin geliştirilmesine verebileceğiz.”
“Odak sektör olmanın ayrıcalığını hissettik”
En yüksek katma değerli faaliyet alanlarından biri olarak Ticaret Bakanlığı tarafından İhracat Ana Planı’nda odak sektör belirlenen makine sektörüne sağlanan ilave destek oranlarına 5 puan daha eklenmesinin ihracatçılara moral verdiğini ifade eden Karavelioğlu şunları söyledi:
“Bakanlığımız bu desteği ihracatçı firmalarımızın yurt dışı fuarlar, iştirak ettikleri sektörel ticaret heyetleri, ticaret yapmak amacıyla açtıkları çeşitli birimlerin kira ödemesi ile tanıtım ve marka tescil giderleri için veriyor. Küresel rekabetin hızla arttığı bu süreçte ihracatçıya verilen her destek, Türkiye ekonomisi için yeni fırsat kapıları açıyor. Ticaret Bakanlığı verilerinde makine sektörü verilerinin fasıl bazında yayınlanması ve Ocak ayında ihracatımızın serbest bölgeler dâhil yüzde 7,6 artışla 1,5 milyar dolar olarak açıklanması ihracat performansımızın kamu tarafından da yakından izlendiğine işaret ediyor. Bakanlığımızın açıkladığı veriler hem sektörümüzün gerçek gücünü ortaya koymuş hem de bizlere odak sektör olmanın ayrıcalığını hissettirmiştir.”
“Robotik Almanya ile teknik işbirliğimizin odak alanlarından biri”
İlave desteklerin katkısı ve Türkiye Tanıtım Grubu’nun hızlanan projeleri kapsamında dijital ve hibrit etkinlikler de dâhil her fırsatta sektörün tüm tanıtım olanaklarını kullanmayı amaçladıklarını belirten Karavelioğlu şunları ifade etti:
“Özellikle başlıca müşterilerimiz arasında ilk sırada gelen Almanya için yoğun bir faaliyet programı belirledik. Tanınmış sektörel yayınlarla iş birliğimiz artarak sürecek. BME ve VDMA gibi işlerimizi doğrudan ilgilendiren sektörel örgütlerle temaslarımızı sıklaştıracağız. Türkiye’nin Makinecileri markasıyla Almanya’da ilk defa sanal olarak gerçekleşen prestijli 10. Robot ve Otomasyon Kongresi’nin destekçisi olduk.”
Üretimde robotik çözümler konusunda Türkiye’nin hızlı hareket etmesi gerektiğine işaret eden Karavelioğlu, “Robotik çözümler sadece iş verimliliği açısından değil, belli teknolojik uygulamaları sadece robotlar vasıtasıyla yapmak mümkün olduğu için de çok önemli bir konuma gelmiştir. Amacımız, bu konuda yurt dışında oluşan önemli teknik referans ve bilgiyi ülkemize kazandırmaktır“ dedi.
“AB - Çin Yatırım Anlaşması yakın takibimizde olacak”
Almanya başta olmak üzere önemli AB ülkeleri tarafından Çin ile yapılan tüm müzakerelerde dile getirilen hususların yeni imzalanan yatırım anlaşmasında yer aldığını belirten Karavelioğlu, bu anlaşmanın AB için iki açıdan büyük önemi olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Anlaşmanın birinci özelliği, Çin’in bugüne kadar kabul etmediği hususlarla ilgili olması… Karşılıklı yatırım ilkesi, Çin’de faaliyet gösteren yabancı işletmelerin önemli ihalelerin, teşvik ve finans mekanizmalarının dışında bırakılması gibi konularda ilk defa mevcut durumun değişmesi yönünde tavır sergileniyor. İkinci olarak bu anlaşma ile bazı AB üyesi ülkelerin Çin ile özel temasları sınırlanıyor ve girişimler AB şemsiyesi altında ele alınıyor. Bu anlaşma ve RCEP birbirinin etkilerini artıracak bir kompozisyon içeriyor, makine imalatçılarının dolaylı da olsa sürecin içinde olması gerekiyor. Türkiye’nin Çin bahsindeki önceliği ise dış ticareti dengelemek olmalıdır. Çin’in sattığı mallardan çok, Türkiye’de yapacağı yatırımlarla sanayimize katkı vermesi tercih edilmesi gereken ve sürdürülebilir olan durumdur“ dedi.
“İç talebin oluşturduğu katma değer, ihracatın yarısı etmiyor”
Küresel rekabetin merkezinde yüksek katma değerli ürünlerin olduğuna işaret eden Karavelioğlu, Katma Değer ve İthal Girdileri raporu sonuçlarını şu şekilde değerlendirdi:
“Sektörümüzün ithalat girdi yoğunluğuna baktığımızda doğrudan girdilerin yüzde 21, dolaylı ithalat etkisinin ise yüzde 12,8 olduğunu hesapladık. Türk makine sektörünü G8 ülkeleri ve Çin ile kıyasladığımızda doğrudan ithalat yoğunluğumuzun Kanada'dan daha iyi, Fransa ile aynı seviyede olduğunu görüyoruz. Yine aynı rapora göre, makine ihracatı ile yarattığımız katma değerin yüzde 75,8'ini Türkiye'de oluşturuyoruz. Yerli makine kullanımının önceliği için çabalarımızı artırmak zorundayız çünkü yurt içindeki makine talebinin oluşturduğu katma değerin sadece yüzde 31'i ülkemizde kalıyor. Ne yazık ki yurt içi talepten doğan katma değerin yüzde 33’ü Avrupa’ya, yüzde 20’si de Doğu Asya’ya gidiyor. İç talebin oluşturduğu katma değer, ihracatın oluşturduğu katma değerin yarısı kadar etmiyor.”
0 YORUM