Cuma , 29 Mart 2024
HABERLER
ANASAYFA / Makaleler / Ambalajla Ürüne Değer Katmanın 8 Sırrı

Ambalajla Ürüne Değer Katmanın 8 Sırrı

Beyaz Fırın, Emek Pastanesi, Melodi, Çikolata, Plus Kitchen, Centrum Toplantı Hizmetleri

Ambalajla Ürüne Değer Katmanın 8 Sırrı
Beyaz Fırın, Emek Pastanesi, Melodi, Çikolata, Plus Kitchen, Centrum Toplantı Hizmetleri, Tay Mum ve benzeri birçok firmaya danışmanlık yapan ve kurumsal kimlikten mimari çözümlere kadar multidisipliner hizmet veren Karbon Görsel İletişim ve Mimarlık Hizmetleri’nin kurucularından Selen Selviler Özüekren, uzun yıllardır gıda sektöründe farklı ürünler için ambalaj tasarımları hazırlıyor. Selen Selviler Özüekren ürünün satışına etki edebilecek ambalaj tasarımları için stratejik noktaları ve ambalaj tasarımlarının ipuçlarını verdi.
  • İlk önce ambalajın fonksiyonuna karar verin.
Ürünü dış etkenlerden korumak ve taşınabilir yapmak ambalaj tasarımın temelindeki iki ana hedeftir. Ancak ürüne değer katan ambalaj tasarımı, işlevin formu şekillendirmesiyle ortaya çıkar. Bu nedenle ana fiziksel ihtiyaçlar doğru belirlenmeli, ambalajın fonksiyonel sürdürülebilirliği iyi irdelenmelidir.
İyi bir ambalaj ile bir paket krakeri kırılıp bozulmadan kilometrelerce uzağa taşıtabilir, doğru bileşenleri sağlıyorsa hediyelik bir ürün haline dönüştürebilir, marka mesajlarını en kısa yoldan alıcıya aktarabilirsiniz.
  • Ambalaj ürünü taşınabilir ve saklanabilir yapar.
Ambalaj öncelikle ürünü dış etkenlerden, hava ve el temasından korur. Özellikle gıda gibi hassas ürün grupları söz konusu ise koruma kriterleri son derece belirleyicidir. Bu kriterler sağlandıktan sonraki aşama, ambalajın açıldıktan sonra da fonksiyonunu sürdürmeye devam etmesi olacaktır.
Dış kabukta belirleyici olan tüm bu parametreler, bütçe, çevresel hassasiyet, ağırlık gibi kriterlerin yanı sıra, ergonomik bir formun oluşturulması, kolay tutulur, taşınır, kaldırılır ve saklanabilir olma şartlarını da yerine getirebilmelidir.
  • Ambalaj tasarlanırken bütün süreçler düşünülmelidir.
Raf ömrü olmayan ürünlerde ürünün bozulmaması için çok fazla bir şey yapmaya gerek olmasa da ürünü dış etkenlerden korumak ve taşımak daha zorlaşır. Örneğin; pasta kutuları, oldukça hassas bir ürünü taşıyan basit formlardır. Yıllardır belli fiziksel özellikler çerçevesinde kullanılmaktadır. Kısa ömürlü karton ambalajlar mağazadan eve gidene kadar kullanılır, dolapta bir kaç gün durduktan sonra atılır. Bu nedenle özenilmez. Oysa bir pasta kutusu ekonomik olmalıdır, tezgahtar tarafından açık haliyle kolayca saklanabilmeli, çok yer kaplamamalıdır. Diğer yandan çok kısa sürede ve dar alanda kolayca katlanıp kutu haline gelebilmelidir. Poşete konulan kutunun tutma yerleri ve kulakları üzerine başka ürünler konmasına engel olmamalıdır. Pasta ambalajdan kolayca çıkarılabilmeli, artan bölüm tekrar kutuda saklanabilmelidir. Bu da kutunun kompakt olmasını ve açıldıktan sonra tekrar kapatılabilir olmasını gerektirir.
  • Ambalaj ürüne değer katar.
Ürünün ilk mecrası ambalajıdır. Ürün ambalaj ilişkisi, meyvenin kabuğu ile ilişkisi gibidir. Albeni katmak, renkle, dokuyla fark yaratmak, sıra sıra raflarda boy gösterebilmesini sağlamak için doğru ortam, ambalaj ve ambalaj grafiğidir. Bir kutu kurabiyeyi mukavva kutuya koyup poşetin içinde taşıyabilirsiniz. Aynı ürünü özel bir kutuda çarpıcı bir ambalaj grafiği ile “hediyelik çikolata” gibi değerli kılabilirsiniz. Basit bir ara öğün olan tuzlu krikkrakları “çantada ezilmeyecek bir ambalaj” ile sunarsanız gündelik hayatın vazgeçilmez bir eşlikçisi haline gelebilir.
  • Ambalaj ürünün satışını artırabilir.
Ambalaj, markaya özgü bir mecradır. Bir mecra gibi kullanılmalıdır. Daima hem imaj kaygısı hem de satış kaygısıyla farklı bakış açılarından değerlendirilmelidir. Ambalaj, tüketiciye ürün içeriğine ilişkin en doğru bilgiyi marka mesajıyla harmanlanmış olarak vermelidir. Bilinen reçetelere uymak ayırt ediciliği azaltır. Örneğin yöresel bir ürünü uluslararası mecraya sunarken ilk akla gelen oryantalist yaklaşım, ürünün benzerlerinden ayrışması için uzak durulması gereken bir fikir olabilir.
  • Tasarım kriterlerine uyan ambalaj hem üreticiye hem tüketiciye fayda sağlar.
Gereksiz maliyet ve stok yükü yaratmadan, ürünü hedef kitlesinden ve ekonomik sınıfından saptırmadan (olduğundan pahalı ya da ucuz), gereksiz atık oluşturmadan, ürün gramajından çalmadan tasarlanan ambalaj doğru ambalajdır. Ambalaj kurumsal kimliğin çizgisinden izler taşımalıdır ancak ambalaj değişmez değildir. Değişebilir, dönemlere göre özelleşebilir.
  • Fark edilen ambalajlar yaratmanın yolu cesaretten geçer.
Raflarda ürünlerin göze çarpması oldukça zorlu bir yoldur. Müşterilerin neredeyse her ürün kategorisi için göz aşinalığı bulunuyor. Tanıdık renkler, desenler ve mottolar var. Oturmuş dili sürdürerek göze çarpmaya çalışmak zordur. Bu alışkanlıkların dışında ürün ambalajı tasarlamak için cesur olmak gerekir. Örneğin, temizlik malzemeleri kategorisi çok geniş bir kitleye hitap ediyor. Temizliği vurgulayan belirli renkler, desenler mevcut. Dil, görseller ve figürler ise yöreseldir. Uluslararası renk dilini göz ardı etmeksizin farklı bir soluk getirebilmek hem tasarımcı hem de müşteri için radikal bir hareket ancak göze almaya değer.
  • Formu, rengi veya kokusu ile ayrışan ürünlerin ambalajı, ürünü ortaya çıkarmalıdır.
Ambalaj ürünü saklayan bir kabuk gibi tasarlanmamalıdır. Eğer ürün rengi, formu ve kokusu ile ayrışıyorsa onu kapalı bir kutuya hapsetmek yerine nötr renklerden oluşan logoyu öne çıkaran tasarımlar tercih edilmelidir. Daha sade fon renginde bir ambalaj ile renkli ürünler daha göz alıcı ve dikkat çekici olur.

Karbon Hakkında:

2005 yılından beri firmalara marka oluşturma ve geliştirme, iç mekân tasarımı, iletişim tasarımı alanlarında multidisipliner danışmanlık hizmeti vermektedir. Plus Kitchen, Beyaz Fırın, Emek Pastanesi, Melodi, Çikolata, Centrum Toplantı Hizmetleri, Tay Mum ve benzeri birçok firmaya danışmanlık yapmaktadır.
Selen Selviler Özüekren, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümünden 1999’da mezun oldu. Mezuniyetin ardından Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünde çalışmaya başladı. Bölümün sektöre yönelik profesyonel tasarım hizmeti veren ekibinde proje koordinatörü olarak çalıştı. 2000 yılında araştırma görevlisi oldu. Yüksek lisans eğitimini Görsel İletişim Tasarımı alanında tamamladı. 2005’te kurucusu olduğu Karbon’da tasarım danışmanı olarak çalışmalarına devam ediyor.
Akgün Özüekren, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Mimarlık okudu. Mezuniyetinden önce katıldığı  Kovuk İnşaat’ta, Mimar Yalçın Özüekren ile 10 yıl boyunca çalıştı. Ispartakule (İstanbul), Kazablanka (Fas) ve Struga (Makedonya) Konut Yerleşmesi projeleri ile Kentsel Planlama ölçeğinden konut iç planlamasına kadar genişleyen bir perspektifte tasarım süreçlerine katkıda bulundu. Sultanahmet Cezaevi’nin Four Seasons Oteli’ne dönüştürüldüğü restorasyon projesinde çalıştı. İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümünde yüksek lisans eğitimini tamamladı. 2007’den beridir Karbon’da mimar ve tasarım danışmanı olarak çalışmalarını sürdürüyor. 

0 YORUM

YORUM YAPIN

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER BAŞLIKLAR